Bu eğitim
sistemi ile ilgili olarak benim uzun zamandır uygun ortamlarda dillendirdiğim
bir cümle var; bu eğitim sistemi bize “birbirimizi sevmeyi öğretemedi ve dürüst
toplum yetiştiremedi.”Bize birbirimize düşman olmayı ve kavgayı değil sevgi,
saygı ve dürüstlüğü öğretecek bir sisteme ihtiyacımız var. Çünkü şu anki mevcut
eğitim sistemi Ankara’dan çıkan kanunları daha resmi gazetede yayınlanmadan
açıklarını bulan bir nesil yetiştirmiş durumdadır
İşte adına 4+4+4 denilen sisteme bu açıdan
sıcak baktım ve acaba bu sistem bize bu güzellikleri yaşatır mı diye ümitlendim.
Ancak bir sistem tümüyle değişirse bir anlam ifade eder. Eğer değişme bölük
pörçük olursa onun getirisi de bölük pörçük olur diye düşünüyorum. İnsanımızı
dürüst ve sevgi dolu yetiştirmek için bizler her fedakâr lığa razıyız. Çünkü bu
dürüst ve birbirini seven insanların arasında bizim çocuklarımız da olacak.
Onlarda sevilecek ve sevecekler demektir.
Eğitim sistemi insanlara
etik bir ideal vermezse insanlar her şeye kendi menfaatleri açısından
bakacaklardır İnsan, ancak bir inanç ve kültür prensibi ile bu zaaf ve
ihtiraslarını disiplin altına alabilir. Çünkü insanda bir iç disiplin olmazsa,
hayatta başarılı olması imkânsızlaşır. Başarısız insanlar ise toplumu da
kendilerini de felakete sürüklerler.
1945 yılında İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü’nce
yayınlanan bir tebliğde: “Biz her ne şekilde ve surette olursa olsun, memleket dâhilinde
dinî neşriyat yaptırarak dinî bir atmosfer ve gençlik için dinî bir zihniyet
vücuda getirilmesine taraftar değiliz.”(1). Temmuz 1973 tarihinde kabul edilen
1750 sayılı Üniversiteler Kanununda yer alan “örf ve adetlere bağlılık” kısmı,
1975 yılında Ankara Üniversitesi’nin açtığı dava üzerine, Anayasa Mahkemesi’nce
“Atatürk ilkelerine ve çağdaşlaşmaya aykırı” gerekçesi ile iptal edilmişti.”(2).
Yine, Talim ve Terbiye Kurulu’nun 5.6.1982 tarih ve 71 sayılı kararı ile
basılan ve yayınlanan “Cumhuriyet döneminde Eğitim” isimli kitapta, Tevhid-i
Tedrisat Kanunu değerlendirilirken: “Din ve ahlâk dersleri ile ilim ve fen
yapılamayacağı artık anlaşılmış ve çağdaş eğitim kabul edilmişti” demektedir.
Bir takım kişilerin zihniyeti budur ve
göründüğü kadarıyla da değişime hiç te taraftar olmadığını 4+4+4 modelinin
çıkışı sırasında hiçbir kanuna etmediği muhalefeti göstermek suretiyle bunu
belgelemiştir. Kesintisiz denilen değişen eğitim sistemi insanları boşluğa
ittiğinden değişmesi gerekiyordu ve de değişmesi kesinlikle iyi oldu. İyi oldu da
gelen sistem ne olacak. Bütün teoriler anlatımda gayet güzeldirler. Teorilerin
pratiği de alındıktan sonra ne olduğu daha iyi belli olur.
4+4+4 sisteminde
okul öncesi eğitim anlaşıldığı kadarıyla mecburi olmayacak, Halen meriyette
olan sistemin okul öncesine aldığı çocukları yeni sistem 1. Sınıfa alacak.
Ancak görülen odur ki Türk Milli eğitimi küçük çocukları eğitmede başarısız.
Öğretmenler razı olmuyorlar ama “Öğretmenler Öğretmenliği para için yapıyorlar,
hâlbuki öğretmenlik para kazanılacak bir meslek olmayıp. Bir fedakârlık, bir
ideal bir başka ifadeyle Peygamberlerin mesleğidir. Öğretmenlikte sadece vermek
var almak yok. Almak ancak dua şeklinde olur ve olmalıdır da. Ben bu bakış
açımla okul öncesine taraftar değilim. Ama çalışan eşler gittikçe çoğaldığından
onlar içinde okul öncesinin gerekliliğini yadsımamak gerekir.
Dindar bir nesil
yetiştirmek için okul öncesi uygulaması yerine çocukları annelerine teslim
ederek anneleri yetiştirmek gerektiğini düşünüyorum.
İlk ve orta öğretimde
dindar bir nesil yetiştirmek için Okullarda ders sistemlerini yeniden dizayn
etmek gerekirken en önemli değişiklik olarak ta “Tevhid-i Tedrisat kanununu”
değiştirmek gerekmektedir. Bu kanun değişmedikçe yapılan bütün uygulamalar
kadük kalacaktır. Bu kanunda Anayasa ve Atatürk’ün koruması altında olduğundan
değiştirilebilir mi pek emin değilim.
Dolayısıyla dindar nesil
yetiştirmeyi istemekle yetiştirmek ayrı ayrı şeylerdir. Bunun için önce fedakâr
cefakâr, şehre kaçmak için fırsat kollayan değil hizmeti ve Allah rızasını
hedefleyen Öğretmen profiline ihtiyaç olduğunu unutmamalıyız. Yinede Allah
demenin yasak olduğu bir devirden gelip de okullarda seçmelide olsa KUR’AN
dersi konulması tek kelime ile ifade etmem gerekirse İHTİLALdir. Rabbim emeği
geçenlerden razı olsun.
Geçmiş dönem iktidarları
ideolojilerini pekiştirme uğruna herkese, her kesime, her ırka hatta Türk
ırkına bile gerçekten çok zulmetmişlerdi. Bu ülkenin insanlarının manevi
değerler yerine kendilerinin de bilmediği bir ulusalcılığa göre yetişmeleri
için neler yapılmadı ki. Bunun için kebapçıları bile fişlemediler mi?!
Yazımızın başlığına
bakarak:4+4+4’lü eğitimde aşamalardaki eğitim nasıl olmalıdır sorusunun cevabı
herkese göre değişik değişiktir. Bize göre dini eğitim ne kadar fazla olursa o
kadar iyidir. Çünkü “DİN” bu ülkenin taşı, toprağı, ahlakı, vicdanı, emeği hâsılı
her şeyidir. Şu anda4+4+4 lü sisteme neslimizi kurtarabilmek için yetmez ama
şimdilik kaydıyla iyidir diyor ve nefsini ve neslini korumak ve kurtarmak
isteyen her vicdan sahibini “Yetmez ama EVET” demek durumundadır.
Çünkü İslam’ın tamamının anlatılmadığı,
anlatılamadığı yerlerde eksik bilgilerle “Dindar Nesil” yetiştirilemiyor.
Dipnot:
(1)Prof. Dr.
Orhan Türkdoğan, Sosyal Hareketlerin Sosyolojisi, Kültür ve Turizm bakanlığı
Yayınları No: 858, Kültür Eserleri Dizisi: 106, 1. Baskı, Ankara, 1988 s. 444.
(2) Prof. Dr. Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1982′ye) Ank. Ünv.
Eğitim Bilimleri Yayınları, No: 114, Ankara 1982, s. 229..
(3) Milli
Eğitim Bakanlığınca Yayınlanan “Cumhuriyet Döneminde Milli Eğitim” Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul 1983, s. 47
Yazan; Babam
İlkadım Dergisi Mayıs'12