17 Ocak 2011

Pamuk Prenses Ve İslam'ın Şartları





Bir varmış ama aynı zamanda iki de varmış ve bu iki zaman arasında Pamuk Prenses adında pamuk gibi bir kız yaşarmış. Pamuk’un annesi ve babası çok iyi ve yardımsever kral ve kraliçe oldukları için herkes onlara pamuk ailesi dermiş. Pamuk’un babası zengin ve güçlü bir kral, annesi ise asil, nazik ve zarif bir kraliçeymiş. Yalnız kraliçe’nin tahtında gözü olan koca gözlü Nefs adında da bir kadın varmış. Nefs kraliçeye yakın olmak için uzun uğraşlar sarf etmiş ve sonunda bunu başarmış, zamanla kraliçeye yavaş yavaş yakınlaşmış. Ve aynı zamanda sarayın mutfağından sorumlu kişi olmuş. Her gün kraliçe İyiliğin yemeğine bir miktar zehir koyarak günden güne onun tükenmesini izliyor ve bundan da büyük bir zevk alıyormuş. Derken bir gün İyilik odasında ölü bulunmuş. Bunu gören Pamuk babası Hata’yı çağırmış ama anlamışlar ki artık her şey için çok geçmiş ve İyilik artık onları terk etmiş…

Aradan çokta uzun olmayan bir zaman geçmiş. Nefs krala iyice rengini belli etmiş ve onunla evlenmek istediğini, yetim kalan kızı Pamuk’a da iyi bir annelik yapacağını söylemiş. Hata kabul etmiş ve Nefsle evlenmiş. Gel zaman git zaman Nefs Pamuk’a olan eziyetini iyice artırmış. Ve eğer yaptıklarını babasına söylerse annesi gibi onunda öleceğini söyleyerek Pamuk kıza gözdağı vermiş. Pamuk kız artık daha fazla Nefsin eziyetine dayanamayarak biraz olsun evden uzaklaşıp hava almak istemiş. Ama daha önce tek başına ve doğru düzgün hiç dışarı çıkmadığı için ormanın derinliklerinde kaybolmuş. Hava kararmaya ve ormandan garip sesler gelmeye başlayınca Pamuk iyice korkmuş. Ayrıca ezan sesi de bulunduğu yerden hiç duyulmuyormuş. Namazın geçeceği endişesi ile hızla koşarken ayağı takılıp yere kapaklanmış.

-‘Kim var orada?’ diye bir ses işitmiş Pamuk.

Bunu duyunca korkudan bayılıvermiş. Gözlerini açıp kendine gelince 5 çift gözü kendine bakarken bulmuş. Telaşla doğrulmuş.

-‘Uyandı’ demiş birisi.

-‘Haydi onu dışarı atalım’ demiş ötekisi.

-‘Sen kimsin ve ne işin var bizim yaşadığımız yerde?’ demiş berikisi.

Pamuk heyecan ve korkuyla karışık bir sesle cevap vermiş;

-‘Ben Pamuk Prensesim, kralın kızıyım’ demiş usulca.

-‘Pamuk Prenses mi ne komik, bizde inandık şimdi sana. Haydi gülelim’ demiş ve gülmüşler hep beraber.

Pamuk ürkmüş ve;

-‘Gerçekten doğru söylüyorum’ diyerek başından geçenleri bütün içtenliğiyle anlatınca hepside Pamuk kıza inanmış. Liderleri, Pamuk’a evini bulması için yardım edeceklerini ama bu gece orada dinlenmesi gerektiğini söylemiş. Pamuk kız kabul ve teşekkür etmiş. Bu arada babası Hata biricik kızı Pamuk’u her yerde aratmış ama orman çok derin ve karanlık olduğu için kimse onu bulamamış. Kızının yokluğuyla kederlenen kral her gün gözyaşı dökmekteymiş. Öte yandan beşkardeş uzun uğraşlar verse dahi, orman aşıp hiçbiri Pamuk’un evini bulamamış. Pamuk kardeşleri hüzünlü ve mahzun beklemiş. Ama haberi alınca derin kederlere gömülmüş. Zamanla orada yaşamayı çok sevmiş ve başka çaresi olmadığı içinde kabullenmiş. Onlara yardımcı oluyor ve hepsini çok seviyormuş. Nedense Namaz ve Oruç’u daha çok seviyormuş. Zekat, Hac ve Kelime-i Şehadeti en çok babasıyla tanıştırmak istiyormuş. Pamuk bir gün dayanamayıp bu beş güzel ve iyi kardeşe sormuş;

-‘Neden insanların arasında değilde ormanın derinliklerinde yaşıyorsunuz?’

Namaz cevaplamış;

-‘ Biz insanlara ne kadar yakın olmaya çalıştıysak da onlar bizi aralarından çıkarttılar ve gözden uzaklaştırıldık. Bu yüzden biz bizi seven kişilerle beraber oluyoruz.’

Pamuk hem üzülmüş hem de hak vermiş. Gerçekten herkes İslam’ın güzelliğinden çok Dünya’nın çöpünü tercih ediyormuş.

Derken Pamuk burada mutlu mesut yaşarken kötü kalpli Nefs Pamuk’un yerini Kötülük ve Fitne’den öğrenip zehirli bir elma hazırlayıp ormanın derinliklerine doğru yola koyulmuş. Kılık değiştirdiği için Pamuk onu tanıyamazmış.

Pamuk bahçede abdest alırken Nefs sessizce yaklaşıp;

-‘Kızım ben fakir bir elma satıcısıyım, kimse benden elma almadı. Ama sen çok iyi bir kıza benziyorsun. O yüzden bu elmayı sana hediye etmek istiyorum. Benim gibi ihtiyar bir kadını kırmaz ve ikramımı kabul edersin herhalde’ demiş.

Pamuk bu yaşlı(ve kötü) kadını kıramadığı için elmayı kabul edip ısırıvermiş. Nefs amacına ulaşmanın mutluluğuyla hemen orayı terk etmiş. Akşam Salih kimselerin yanından eve dönen kardeşler Pamuk’u bahçede baygın halde bulunca hepsi çok korkmuş ve hemen biri koşup doktor çağırmış. Doktor Pamuk’u muayene edince;

-‘Yapabileceğim hiçbir şey yok, tek yapmanız gereken Allah’a Dua etmek ’ demiş.

Kardeşler gece-gündüz Pamuk için samimi kalple dua etmişler ve Dua sayesinde Pamuk kız iyileşmiş. Hepsi mutluluktan Allah’a şükretmiş. Ertesi sabah Pamuk’a beş kardeş evini buldukları müjdesini vermiş. Pamuk çok sevinmiş ve hemen hepsi hazırlanıp yola çıkmış. Saraya ulaşınca babasıyla kucaklaşan Pamuk olanları anlatmış. Babası Hata, Nefsle evlenerek ne kadar büyük bir hata yaptığını anlamış ve bir kez daha Nefsin oyununa gelmemek için onu tezkiye ve terbiye etmek için zindana kapattırmış. Saraydan Nefsin uzaklaşmasıyla herkes huzura kavuşmuş. Babası bu güzel kardeşleri bir daha göndermemiş ve herkes gerçek mutluluğu ve saadeti bulmuş. Ve uzun yıllar bu güzel aile hayrla yaşamış. İslam’ın Şartı olan beş güzel kardeş hep sarayın ve şehrin üzerinde parıldamış. Ve masalımızda burada bitmiş…

The Mutlu Son =)