Hikmetli bir öğüt ölümün sesi, tefekkür için bilenmiş bir bıçak gibi zihnimin kapağını keserek açan. Sala sesini işitiyor ve sonra acziyetimin son damlasına kadar susuyorum. Soğuk bir dağ olan ölüm gönlümün kapısında, bir adım daha atarsam nefesim kesilecek. Ölümle alakalı duyduğum derin korku, büyük bir hüzünle toprağa gömülecek…
Sana dair özlemlerim var aslında, adın geçince buz kesmek yerine içimi ısıtan bir ferahlıkla bana gel istiyorum.Yüreğim kilitlenip kalıyor senden bahsedilince. Hele birde sevdiklerimle kol kola gidiyorsun ya O’na, işte o zaman kıskanıyorum seni. Ardından boş boş bakmak ve sabahlara kadar ağlamak ne kadar zor ve acı verici olsa da, ellerim bağlı kendimi Kuran’la halleşirken buluyorum. Ve soruyorum kendime ölüm bir düğün mü yoksa kördüğüm mü diye? Eğer düğün olsaydı gelişin, sana gelmek için can atan gelinlerin olurduk. Korkuyor ve büyük bir endişe duyuyoruz bahis sen olunca. Nasıl öleceğim, kabir nasıl olacak peki ya Azrail nasıl-ne surette kapımı çalacak? Bunları düşünüyoruz sadece ve sadece birileri ölünce senin varlığın geliyor bir karış havada olan aklımıza! Düşünüyorum da davulun sesi gerçekten uzaktan hoş gelirmiş ve ateş gerçekten de sadece düştüğü yeri ve yüreği yakıp kavururmuş. Sultan Vahdettin; ‘ Taht ile teneşir arasında ki mesafe çok kısa’ derken inliyor buruk sözleri ve doluyor yaşarla gözleri. Ölmemeye çare yok bunu biliyoruz fakat hayrlı amellerle neden Allah’dan kaçmak yerine yerimiz O’nun yanı olduğunu bilerek raks eden kelebekler gibi gitmiyoruz? Söylemek çok kolay çünkü henüz hiçbirimiz ölmedik ve ölenlerden de haber alamıyoruz fakat Nebi (sas)’nin dediği gibi ‘Dünya ahiret’in tarlasıdır.’ Bu dünya hayatında ne ekersek ahirette onu biçeceğiz, ve nasıl yaşarsak da öyle öleceğiz. Eğer ölümün ve Azrail’inde bize mutlu gelmesini istiyorsak hesabımızdaki sevapları artırmamız ve günahların faizine bulaşmamamız gerek. Varsın ölüm bize düğün olsun. Karmaşık bilmeceler gibi kabusla kapanan gözlerimiz gülücüklerle, Allah’a kavuşacağımız günün hayaliyle dolsun. Ölümün adı ve adımız aynı cümlede geçince kireçlenip kalmasın, üşümesin gönüllerimiz. Tevbelerimiz arşa kadar uzansın ve ölüm ellerimizden tuttuğu vakit tebessüm gelsin yüzümüze, işte şimdi sahteliklerden sıyrılıp gerçek alemlere adım atıyoruz diyebilelim. O gelince hoş geldin diye gülerek karşılamalı ve doyasıya kucaklamalıyız. Ölümden korkmamak için amellerimiz elimizdeki testiyi doldurup taşmalı. Yaşadığımız hayat ölümün üzerimize uyup uymamasını belirleyecekse eğer, tercihi doğru yönde yapmalı ona göre yaşamalı ve ölümü bedenimize yakıştırmalıyız. Sonra bütün endişelerden uzak, çıkmalıyız Azrail’le ölümün can alan basamaklarını…
Rabbe koşarak gidenlerden olmak duasıyla…
Ölüm güzel şey budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
(Necip Fazıl KISAKÜREK)